About Love ... Aşk Hakkında ...



It seems like there are two types of love ... 

First one and which is the frequent one is need and benefit based, needs and benefits like sexuality, security, social positioning, comfort are the skeleton and seeds of first love type. For this kind of love primitive mother and father loves are reawakened and presented on the service of the expectations . The degree of needs and benefits sets the intensity of this love. It defends itself while protecting the benefits and the satisfaction needs. When these benefits and needs do not exist any more, this love collapses.

Second one and the very rare one starts from within all innocence of spirits, these is no expectation for benefit and need , there may be no conscious cause or may exist barriers for this love ... But there are other spiritual causes which are incomparable to those of consciousness... the call is a divine one, it sounds from the upper limit of the collective unconscious ... 

 There are the traces of  forgotten happy memories of the spiritual life before earth faintly showing themselves in consciousness as a very attractive and relaxing feeling.


This love is the light of an endless treasury and brings healing to the minds and bodies...

Because of the unique place of it's source, there is no defense, no anger with it... And again because of it`s unique source, this one is the eternal love and never fades away cause it was already there from ancient times, appearing into consciousness in certain conditions... 
iki çeşit aşk vardir ...
Birincisi ve en sık görüleni, ihtiyaç ve menfaat tabanlıdır cinsellik, güvenlik  sosyal pozisyon, konfor gibi ihtiyaçlar ve bu ihtiyaçlara dayanan menfaatler bu aşkın çekirdeğini ve iskeletini oluşturur.  

Bu çeşit aşk için  ilkel anne ve baba aşklarımız yeniden uyandırılır ve beklentilerin hizmetine sunulur. İhtiyac ve menfaatlerin şiddeti bu aşkın gücünü belirler. Ihtiyac ve menfaatlerin tatminini korurken kendini de savunur. Bu ihtiyaç ve menfaatler ortadan kalkınca bu aşk da çöker ve kaybolur.

Ikincisi nadirdir, iki ruhun saflığından doğar  ihtiyaç ve menfaat beklentisi yoktur, bu çeşit aşk için bilinçli sebepler olmayabileceği gibi engeller de olabilir... Fakat bilinçli düşüncenin kıyaslanamayacağı ruhsal sebepler vardir. Çağrı kutsaldır,  kollektif bilinçaltının üst sınırından gelir.

 Dunya oncesi / otesi hayatin mutlu hatiralari bilincalanina belli belirsiz ancak cok cekici ve rahatlik veren algilar olarak yansir.


Bu aşk sonsuz bir hazinenin ışığıdır ve zihinlere huzur verir...

Çağrının geldiği yerin eşsiz yapısından dolayı ve hicbir menfaat ve ihtiyaca bağlı olmadığı için savunma, öfke gibi duygular bu aşkta bulunmaz. Ve yine kaynağının eşsizliği sebebiyle, bu aşk ölümsüz aşktır ve asla yok olmaz, Çünkü orada zaten ezelden bu yana mevcut olan uygun koşullarda bilinçalanına çıkmıştır ...

8.03.2013 K.C.B.

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Varlığımız nerede?

Resim
Vücutlarımız aslında derin varlığımızın sadece bir kısmını oluşturmakta ve varlığımız 3. boyutun ötesine yayılarak sonunda evrensel birliğe bağlanmaktadır. Uzay ve zamanı 3 boyut ve sinir sistemimizce sıralanmış olaylar zinciri olarak algılıyoruz. Tek boyut bir çizgi, 2 boyut bir bir kağıt gibi düzlemle ifade edilebilir. Vücudumuzdan 2 boyutlu bir goruntu aldığımızda aşağıdaki örnekler gibi bir kesit elde edeceğiz. Yukarıda gördüğünüz  kesitlerden ilki böbreklerin alt ucundan geçmekte, ikincisi ise akciğerlerin üst loblarından alınan bir kesiti göstermektedir. Ne ilkinde tam bir böbrek görebiliyoruz ne de ikincisinde akcigerleri veya yanda duran kolları... Böylece alacağımız her iki boyutlu görüntü aslında bütünün sadece bir kısmını gösterecek ve bunlardan bir çoğunu doğru bir şekilde yanyana getirirsek 3 boyutlu bütün hakkında bir fikir verecektir. İki boyut algılayan 3. boyutun "hesaplanması" fonksiyonu sinir sisteminde bulunmayan bir canlı, bir
Devamı

Türkçe'deki "can" ve "eş" sözcüklerinin birbiri ile ilişkileri ve etimolojik evrimi hakkında

Resim
Türkçe Ural-Altay dil ailesinin bir üyesidir. Altay dil ailesi aşağıdaki dilleri içerir: Türkçe (Türkiye, Kırgız, Uygur, Azerbaycan, Kazak, Türkmen, Tatar, Ozbek vb lehçeler) Moğolca, Tunguzca Korece japonca (tartışmalı) Bunlardan Türkler, Moğollar ve bir kısım Tunguzlar Gök Tanrı dini adlı ortak bir tarihi şamanik inanca sahiplerdi.(3) Bu şamanik inanca göre herbir canlı ve canlıların bulunduğu göl, dağ gibi mekanlar "can" (tin) denen ruhlara sahiptiler. Can bir bedene yaşam veren ruhtu. Tüm canlılar insanlar, hayvanlar, bitkiler tümü aynı tür cana sahipti ve aslında sadece canların bulundukları bedenler farklıydı. Bu inanca göre göller, denizler, dağlar dereler de diğer canlılar gibi can sahibiydiler. (3) Eski Türkçe'de can kelimesinin karşılığı "tin" veya "tın"dır. (1,2) Bir insan veya hayvan hatta bir bitki öldüğünde hala güncel Türkçe'de kullanılmakta olan "canı çıktı" deyimi ,  canı bedenlere girip ölümle de çık
Devamı

About the perception of time

Life on earth is the only period which has a length and flow of time, cause there is no time concept before and after as we perceive and interpret with our neurological system here on Earth... Past, present and future does not exist, there is no linear flow, it is "time" collectively. Sequencing and linear flow like feeling are the procedures of our nervous system , present is the fraction that our consciousness is perceiving of time. Because of the structure of our nervous system we are encapsulated to these fractions of time & space that we call " present" . And by any means of suppressing the consciousness, you may have chance to perceive the time  and space differently. I guess, in that case, what you may perceive is related to the answer of the universe to you. K.C.B Yeryuzundeki hayat zamanin gecisinin algilandigi tek donemdir, zaman algisi sinir sistemimizin yorumuyla bilincimiz tarafindan olusturuldugu icin, bilincimizin olmadigi ortamlar i
Devamı